Elinin Hamuruyla Ebru
Her ne kadar “aşık olan er yapar” diye tanımlansa da artık pek çok hatun kişi bu eski Türk sanatını yaşatmak için uğraş veriyor. Kısa bir dönem önce unutulmaya yüz tutmuş geleneksel Türk sanatları arasında sayılan ebruya, özellikle hanımların gösterdiği ilgi, bu alanlarda görülen canlanmaya büyük katkılar sağlıyor.
Ebru sanatının yanında tezhip, hat gibi alanlarda da artık sayıları hiç de azımsanmayacak kadar çok hanım sanatçı var. Bir çoğu bu alanda çeşitli vakıf ve kuruluşların açtığı kurslarla işe başlamış. Bu alanlarda sayıları çok fazla olmayan ustaların açtığı kursların sıkı bir takipçisi olmuşlar. Sadece bu sanat dallarını öğrenmekle yetinmeyip, emeklerini birleştirerek atölyeler kurmuşlar. Bu atölyelerde birlikte meydana getirdikleri sanat ürünlerini çeşitli merkezlerde sergiliyorlar. Mahmure Öz, şema nakışhanesi bunlardan isim yapmış ve özellikle tezhip alanında pek çok hanımın yetişmesine vesile olan atölyelerden.
Bahçelievler’de açılan böyle bir hanım atölyesinin ana uğraş alanı ise ebru. Diğer Türk sanatlarına da ilgi duyuyorlar, ancak ille de ebru diyorlar. Renklerin cümbüşü onların kalbini çelmiş. Çalışma şartlarını ebruya göre düzenlemişler. Ancak yine de kapılarının diğer geleneksel Türk sanatlarını çalışmak isteyenlere de açık olduğunu söylüyorlar. Yaş ortalaması 20-35 arasında değişiyor. Çoğu evli ve çocuk sahibi. Ebruya ilk olarak Peyami Gürel’in Sanat Galerisi’nde açtığı kurslarla başlamışlar. “Önceleri hobi olarak ilgilendiğimiz ebru zamanla temel uğraşlarımızdan biri haline geldi” diyorlar. Şu andaki eleman sayıları ise altı. Haftanın hergünü çalışmak isteyene atölye açık.
Klasik Türk sanatlarının en temel özelliğinin usta-çırak ilişkisi olduğu bilinir. Ve diğer sanatlardan farklı olarak sadece öğretim değil, eğitim söz konusudur. Bir sanat dalı öğrenilirken, ruh da eğitilir, sivri özellikler törpülenir. Ebru atölyesinin elemanları ustalarından henüz icazetlerini almamışlar. Hocaları haftada bir atölyeye gelerek onların çalışmalarını denetliyor. Kısaca eğitimleri hala sürüyor.
Öğrencileri ile çalışmaları sırasında görüntülediğimiz Peyami Gürel, hanımların bu sahalara daha çok ilgi duyduğunu, ancak bu sanat dallarının sadece metodunun öğrenmenin yeterli olmadığını söyleyerek “Ebru ile ilgili çalışmalarda, diğer klasik Türk sanatlarında olduğu gibi insanlar hayata ilişkin eğitim alırlar. Ebrunun güzelliği esas kayıt çalışma ve üretim safhasında gizli” diyor.
Atölyenin elemanlarından Fatma Şişman dört çocuk annesi. Çocuklarını da büyütmüş artık. Üç yıldır ebru ile ilgileniyor. Daha önce de kumaş boyama ile uğraşmış. Bir sergi bile düzenlemiş. ebru atölyesi açmak da onun fikri. Burada esas olanın sadece bu methodu öğrenmek olmadığını söyleyerek “Bu işi yaparken öğrendiğim şeylerden en önemlisi sabır” diyor.
Kevser Metinkale ise bir yıldır ebru ile ilgileniyor. “ebru ile hayatıma renkler girdi. Doğa artık daha çok ilgimi çekiyor. Bahardaki renk cümbüşünü seyretmek ayrı bir haz veriyor” derken, eskisine göre daha hoşgörülü, daha sabırlı ve yumuşak olduğunu bunları da ebru yaparken kazandığını söylüyor. Her şeyden zevk almayı ve bazı alışkanlıklarını kontrol edebilmeyi öğrenmek ebrunun ona kattığı en değerli şeyler.
Atölyede haftada iki gün biraraya gelen hanımlar bu uğraşın ev yaşantılarını çok fazla etkilemediğini belirtiyorlar. Kısa sürede tüketilen günübirlik işler yerine burada ürünler vermeyi tercih ediyorlar. Ayrıca bu çalışmanın kendilerini zihin olarak çok dinlendirdiğini, ortaya çıkan güzel ürünlerden aldıkları hazzı ise hiçbir şeyden almadıklarını söylüyorlar.
Ebru gerçekten görünürde basit bir işlem. İçi su dolu bir tekneye fırçayla savrulan boyaların gelişigüzel kompozisyonu gibi geliyor insana ilk bakışta. Ustalık ise boyaların hazırlanmasından teknelerin hazırlanmasına, fırça atışına kadar bütün safhalarda ortaya çıkıyor. Her ebru ustasının eli fırça darbeleri farklı ve uzmanlarca tanınıyor. Peyami Gürel, bu işte ustalığın boyaların hazırlanmasında ve özellikle de fırça atışta gizli olduğunu söylüyor. el farkı ebru kağıdında hemen belli ediyor. Şu anda sayıları onu geçmeyen ebru ustalarının ise hepsinin fırça atışı farklı.
Bu işin eksperleri bir ebru kağıdının hangi ustaya ait olduğunu desene bakarak anlayabiliyor. Ebrunun en büyük özelliği tekrar edilemeyişi. Bir desenin benzeri yapılabiliyor, ama aynısı asla. Bu nedenle her elde edilen ebru kağıdı sanat eseri değil, ancak hepsi de kendisine özgü.
İşlem görünürde basit ancak titizlik istiyor. Önce odalar veya bir başka deyişle tekneler hazırlanıyor. Ebru yapılacak kağıt oldukça önemli. Birinci hamur ve 70-100 gr arası kağıtlarda iyi sonuçlar elde ediliyor.Fırçalar ille at kılından ve gül dalından olmalı. Bir sonraki aşama ise boyaların hazırlanma aşaması. Ebru için kullanılacak kitre deilen boyalar baharatçıdan satın alınıyor. Ancak bunun dışında suda erimeyen ve yağ ihtiva etmeyen bütün boyaları ebruda kullanmak mümkün. Sonra bu boyalar renk renk karışımlar halinde hazırlanıyor.
Her boyadan kaç tutam olacağı ise ustalığın sırlarından. Usta göz, kıvamı kestiriveriyor. sonra da iş fırça darbelerine kalıyor. Bilinen kompozisyonlardan bazıları ise, şal, tarak, hatip, bülbül yuvası, kumlu akkase, yamuk çiçek gibi isimler almış. Hepsini de elde etmenin yöntemi ve sırları var. İşlemler sırasında sabırla sırayı gözetmek gerekiyor. Aceleyle yapılan her hareket eserdeki bozukluklara neden oluyor.
Tekneden alındıktan sonra kurumaya bırakılan ebru kağıdı akıl almaz renk karışımları ile sizleri bekliyor. Kimi zaman bu kağıtlar çerçeveleniyor, duvarları süslüyor, kimi zaman ise üstüne sülüs ile yazılan bir hat yazısına çerçeve ve zemin oluyor. Ondan sonraki işlem ise artık meraklıların dikkatine…
Daha çok bir Türk sanatı olarak bilinen ebrunun tarihi 10. yy’a kadar uzanıyor. 9-10. yy’dan itibaren Türk, Çin, Hint ve İranlılar tarafından uygulanmış. Ancak bu sanatı zirveye ulaştıran Türkler olmuş. Bu nedenle ebru Avrupa’da Türk kağıdı olarak tanınmış. Belgelenen en eski ebru örneği ise 16. yy’a ait. Ebru kağıtları o dönemin kitap kültürü ve yazı sanatının etrafında süsleme unsuru olarak kullanılmış. Hani yazının bir meta olmaktan ziyade bir sorumluluk ve sanat olduğu dönemlerde…
Hanımların elinde
Şimdilerde ise bu geleneksel sanat dalı modern zamanlarda yitip gitmeye direnen zihinlerin hobileri arasında. Geçmiş zamanlarda daha çok er kişilerin uğraşı olarak addedilse de artık er kişiden ziyade hatun kişiler bu işle daha çok ilgileniyor. Kim bilir belki de modern zamanların insanı yitiren temposuna direnmek gerektiğinin de en çok farkında olanlar onlar…