İçeriğe geç

Peyami Gürel Hakkında

    Paul Lorenz

    Peyami Gürel’in çalışmaları ile ilk kez 2009’un sonunda Floransa Bienali’nde tanıştım. Böylesine büyük bir çağdaş sanat denizinde, zengin atmosferi, keşfedilen ve keşfedilemeyen eserleri ile, sanatçıya ait ağırbaşlı ve yoğun bir paletin tuvallerini izler buldum kendimi. Zamansızlık ve tarih hissiyatı ile birlikte zor anlaşılan bir rezonans, ama geleceği de içinde barındıran semboller… Serginin kalan süresince Gürel’in çalışmalarını tekrar tekrar ziyaret ederek yansımalar ve tefekkürlerle dolu anlar yaşadım. Beni bu görselleri yeniden gelip izlemeye mecbur kılan şey neydi?

    Amerika Birleşik Devletleri’nde bir öğretim üyesi olarak sürekli ‘en son şey’i bulmaya çalışan öğrencilerimle münakaşa ediyorum. Bu onların kendilerini dünyaya ifade edebilmek adına geliştirdikleri en yeni yol… Öğrencilerin coşkusu çok ama yaratıcı seslerinde çok az özgüven var. Onlardaki herşey yeni ama bu yeniliklerin eğitilmesi gerekir. Floransa Bienali gibi büyük organizasyonlarda ise daha az coşku ve bir sürü yaratıcı ses vardır. Dinginliğin ve netliğin eksikliği hissedilir ve arzulanır. İşte Gürel’in resimleri ile o esnada tanışmak benim için bir vahiydi. Azimli, kendine güvenen, gayesi ve gizemi olan resimlerin önünde durmak hoş gelmişti. Safa gelmişti.

    Analiz, azim ve anlayış…Bunlar Gürel’in resimlerindeki ‘en son şeyler’. Onun analizi, öyle bir ideadır ki son derece net ve anlaşılır olmasının yanı sıra yeni ve taze 21. yüzyıl izdüşümlerini de içerir.Gürel’in analizleri geçici ve şans eseri ortaya çıkan analizler değildir. Çalışmalarındaki analizler yılların getirdiği düşünce ve araştırmaların, bulunduğu coğrafya ve kültür üzerinde senelerdir süre gelen tefekkürün, yıllardır geliştirdiği tekniğin ayrıca bunların birbiriyle nasıl etkileştiğini keşfetmesinin ve elbette kendi bağımsız fikirlerinin bir sonucudur.

    Türkiye’yi ziyaret etmek gibi büyük bir şansa sahip biri olarak diyeceğim; Türkiye, engin tarihi ile başka hiçbir yerde deneyimlemediğim gizemi olan bir ülkedir. Gürel’in resimlerinin bir yönü de benim zihnimde aniden bu yön ve kültür hissiyatını uyandırıyor olmasıdır. Uçsuz bucaksız mistik mekanlar, kaligrafisindeki görsel şiirsellik, kullandığı renkler ve tonlar, bütün bunların arkasında bulunduğu coğrafya ve sanatı ile ilgili derin bir hissiyata sahip birinin varlığını gösterir bize. Gürel sanat, zanaat(ebru) ve dil(kaligrafi) gibi üç farklı anlatımı bir araya getirerek bütün izleyicileri bildikleri dünyadan daha farklı bir maceraya ve seviyeye çeker.

    Ebru yaparken Gürel, dalgalı tekstürler veya spesifik olarak çalışılmış kompozisyonlar yaratır. Tesadüfi görünen şey, denge ve drama için keskin bir göz tarafından yerleştirilmiş birtakım işaretler serisidir. Renkler birbirleri ile ve birbirlerine karşı oynasınlar diye özellikle seçilmiştir. Bu da sakin ama aynı zamanda yaratıcı bir gerilim yaratmaktadır. Gerilim anında bile, sanatçının elinin ustalığı her zaman mevcuttur ve ortadadır. Renklerin hassas dizini bizlere manzaralar, rüyalar ve rakslar sunar…bütün izleyicilere açık bir davetiyedir bu.

    Ebru tekniği olmaksızın Gürel’in kompozisyonları uçsuz bucaksız manzaralardır. Bazen dünyevi, diğer zamanlar başka alemlerden… Gürel tarafından ruhlanan çöller, kara delikler, gördüğümüz ve görmeyi dilediğimiz yerlerdir. İzleyicinin insanı hayran bırakan görsel alemler aracılığı ile zihni bu deneyimleri hayata taşır. Fiziksel olarak geniş bir ölçeğe sahip olmaksızın, manzaralar uçsuz bucaksız derinlikte ve bulundukları düzlem içerisinde son derece dengelidir. Fransız Ressam Yves Tanguy’ın resimlerinde olduğu gibi Gürel’in resimleri de rüya gibidir. Fakat Tanguy’dan farklı olarak bu alemler Gürel’in spesifik ve soyut anlamda tarih ve kültür birikimini ihtiva eder. İzleyiciyi saf bir soyutlama ile karşı karşıya bırakma ya da antik bir kültürün soyutlanmış görüntüsü ile başbaşa bırakma. İşte bu Gürel’in tercihidir.

    Dil, görsel sanatlar üzerinde uygulanagelen en kompleks fikirlerden bir tanesidir. Benim gözümde ve batının gözünde Türkiye ve İran gibi antik medeniyetlere ait metinlerin, söyledikleri şeyin yanında kendilerine has ayrı bir görsel şiirselliği ve güzelliği var. Metinleri bu görüntüler üzerine ayrıca ebru tekniği ile uygulamak resme yeni bir boyut ve kültürel özgünlük ekliyor. Bu kombinasyonlar gözü dolduruyor, zihni test ediyor ve her izleyiciyi sanatın anlamını ve tarihin önemini sorgulamaya çağırıyor.

    Gürel yalnızca bir sanatçı değil aynı zamanda bir elçidir. Hayatını ve kültürünü bizim önümüze koyar ve bizi hayal edebileceğimizden daha derinlerde olan mistik bir serüvene doğru çeker. Bizi kendisine ait zamansız görünümleri izlemeye ve kendi düşünce ve felsefesine ucundan da olsa yakalayacağımız çıkarımlar yapmaya olanak sağlar. Görsel sanatlar gözlerimiz içindir. Ancak Peyami Gürel zihinlerimize ve kalplerimize dokunur. Bize rüyalar görebilmemiz için kapılar açar.


    Özgeçmiş

    1959 yılında İstanbul’da doğdu. İktisat eğitiminin ardından yurtdışında değişik üniversitelerde sanat ve felsefe üzerine araştırmalar yaptı. Yetişkinlik çağlarından itibaren sanat tarihine, felsefeye ve toplumsal bilimlere yoğun bir ilgisi oldu.

    1988 yılında başlayan atölye ve galeri serüveni 1993 yılında kapsamlı bir yapıya kavuştu ve eğitim programları, sergiler ve proje organizasyonları düzenleyen bir merkez haline geldi. Bu merkezin yöneticiliğini yapan sanatçı, resim sanatının yanı sıra geleneksel sanatlarımızın değişik dalları ile yakından ilgilendi. 1996-97 döneminde klasik sanatların topluma sevdirilmesi amacıyla canlı olarak yayınlanan haftalık bir TV programı hazırlayıp sundu. Multimedya ve grafik tasarım alanında seçkin yapımlarda da imzası bulunan sanatçının yurt içinde ve yurt dışında birçok koleksiyonda eserleri bulunmaktadır. Özel ve resmi kurumlarda sanat danışmanlığı yapmış olan sanatçı halen atelyesinde çalışmalarını sürdürmekte ve kurduğu merkezin yöneticiliğini yürütmektedir.

    Peyami Gürel resim çalışmalarının yanı sıra, geleneksel sanatlarımızdan ebru, hat, minyatür, tezhip gibi dallarda araştırmalar yaparak bu alanlarda ürünler vermiş bir sanatçıdır. Üzerinde çalıştığı dallarda öğrenci yetiştirmeye özel bir önem vermektedir. Sanat kariyeri boyunca seyrek olarak kişisel sergi düzenlemeyi kendisine ilke edinmiş ve aynı şekilde az sayıda karma sergiye katılmıştır.

    Sanat ifadesi daha çok ontolojik, varoluşsal boyutlarla ilişkilidir. Kadim geleneklerden beslenmeyi çok önemseyen sanatçının ifadesi daha çok ontolojik, varoluşsal boyutlarla ilişkilidir. Halen İstanbul Maltepe’deki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.

    Sanatçının Gerçekleştirmiş Olduğu Kişisel Sergiler

    1994 Prizren, Yugoslavya
    1996 Taksim Sanat Galerisi, İstanbul
    1997 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, Bursa
    2000 Cemal Reşit Rey Sergi Salonu, İstanbul
    2003 GaleriArtist Sergi Salonları, İstanbul
    2008 Cemal Reşit Rey Sergi Salonu, İstanbul
    2009 Floransa Bienali (İtalya)
    2010 Maçkamodern, İstanbul
    2013 Türk Evi Sergi Salonu, New York
    2015 Nishart Sanat Galerisi, İstanbul